NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
مَسْلَمَةَ
عَنْ مَالِكٍ
عَنْ نَافِعٍ
عَنْ عَبْدِ اللَّهِ
بْنِ عُمَرَ
أَنَّ عُمَرَ
بْنَ الْخَطَّابِ
رَضِيَ
اللَّهُ
عَنْهُ
حَمَلَ عَلَى
فَرَسٍ فِي سَبِيلِ
اللَّهِ
فَوَجَدَهُ
يُبَاعُ فَأَرَادَ
أَنْ
يَبْتَاعَهُ
فَسَأَلَ
رَسُولَ اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
عَنْ ذَلِكَ
فَقَالَ لَا
تَبْتَعْهُ
وَلَا تَعُدْ
فِي
صَدَقَتِكَ
Abdullah b. Ömer
(r.a)'dan rivayet edildiğine göre,
Ömer b. el-Hattâb (r.a.)
bir atını Allah yolunda tasadduk etmiş sonra onu satılırken görmüş de onu satın
almak istemiş. Resûlullah (s.a.v.)'e onu sormuş, Resûlullah (s.a.v.):
"Onu satın alma,
sadakana da dönme*' buyurmuş.
İzah:
Buhârî, zekât,cihâd;
Müslim, hibe; Nesâî, zekât; ibn Mâce, sadakat; Muvatta', zekât ; Ahmed b.
Hanbel, 1-40, 11-55, 103.
"Allah yolunda bir
ata (adam) bindirdi" cümlesinin mânâsı, Allah yolunda savaşacak birine
sadaka olarak bir at bağışladı demektir. Bu cümle Sahih-i Buhârî ile Sünen-i
İbn Mâce'de açıkça Allah yolunda bir at bağışladı" diye geçmektedir. Asıl
maksat, atı temlîk etmesidir. Zira mülkü olmasaydı o zat onu satmaya
kalkışmazdı. İbn Sa'd'ın Tabakât adlı eserinden naklen Kastallânî'nin beyânına
göre, Hz. Ömer'in tasadduk ettiği bu atın adı, "Verd" olup Temîm-i
Dârî (r.a.) tarafından Peygamber (s.a.v.)'e hediye edilmiş. O da Ömer (r.a.)'e
vermişti. Hz.Ömer'in kendisine o atı hediye ettiği gazinin adının bilenemediğini
İbn Hacer Sahih-i Buhârî şerhinde söylemektedir.
Hz. Ömer'in bu atı
vakfettiğini söyleyenler de vardır, O zatın atı satması ancak zayıfladığı ve
savaşta ondan yararlanmak mümkün olmadığı için caiz olabilir, denilmiştir.
Ancak hadiste geçen "sadakana dönme" beyânı Hz. Ömer'in atı
vakfetmediğine delil gösterilmiş: "Eğer vakfetmiş olsaydı, dönmemesine
sebeb onu gösterirdi" denilmiştir.
Bir kimsenin vermiş
olduğu sadakayı aynı şahıstan satın almasının hükmüne gelince, cumhur bunun
mekruh olduğunu söylemişlerdir. Bu konuda Nevevî şöyle demektedir: Bu hadisteki
yasaklama kerâhet-i tenzihiy-ye içindir. Bundan dolayı bir malı sadaka, zekât,
keffâret ve adak gibi ibâdet niyyeti ile veren bir kimsenin aynı malı aynı
şahıstan satın alması mekruhtur. Hibe veya başka bir yolla onu kabul edip kendi
iradesiyle mülkiyetine geçirmesi de yine öyledir. Ama irâde dışı sayılan miras
gibi bir yolla o malın mülkiyetine geçmesi mekruh değildir. Ayrıca sadaka olarak
verilen o malı alan şahıs, onu bir başkasına satsa veya devretse sonra sadakayı
veren kimse onu o üçüncü şahıstan satın alsa bu, mekruh değil, caizdir. Bizimle
cumhurun görüşü budur. Bazı âlimlere göre kişinin vermiş olduğu sadakayı
verdiği şahıstan satın alması haramdır. Onlar hadisteki nehyin hürmet ifade
ettiğini ileri sürmektedirler.
İbn Battal da:
"Âlimlerin çoğu Ömer (r.a.) hadisine dayanarak kişinin vermiş olduğu
sadakayı satın almasını kerih görmüşlerdir. Mâlik, Kûfe âlirnleri ve Şâfiînin
görüşü de budur. Sadaka farz olsun, nafile olsun, hüküm aynıdır. Bir kimse
sadakasını satın alsa bu satış bozulmaz ama evlâ olan buna yanaşmamaktır.
Kişinin verdiği yemin keffâreti de aynı hükme tabidir. Kişinin vermiş olduğu
sadaka sonradan kendisine miras yoluyla intikal ederse, onun kendisi için helâl
olduğu hususunda âlimlerin icmai vardır" demiştir.
Kişinin verdiği
sadakayı satın almasının mekruh olmasının hikmeti şudur: Sadakayı alan şahıs
olur ki, sadakayı verene fiyatta müsamaha edip değerinden daha düşük bir
değerle satar. Zira sadakayı verenin ona bir iyiliği olmuş ona karşılık olsun
diye malı değerinden düşük bir fiyatla vermesi muhtemeldir. Bu durumda sadaka
sahibi malın değer farkını geri almış, sadakasına -kısmen de olsa- dönüş yapmış
olur. Bu ise aynı zamanda sadakayı satanın bir miktar zarar etmesi demektir.